Yunanlı hekim Pedanios Dioskorides, yaklaşık 2000 yıl önce, bu yolla cinayete teşebbüs edenlerin, zehirin tüm belirleyici özelliklerini en bilgili insanları bile kandıracak şekild gizleyebildiklerini ve bu nedenle de zehire karşı korunmanın kesinlikle mümkün olmadığını belirtiyordu. Acı tadı, tatlı maddelerle, kötü kokusu da özel koku maddeleriyle gizlenebiliyor; ayrıca, tedavi amaçlı verilen ilaçlara da karıştırılabiliyordu.
M.Ö. 200'lü yıllarda hekim Nikander, Bergama Kralı III. Attalos'un emriyle, zehirlere karşı panzehir bulabilmek için, hüküm giymiş suçluların üzerlerinde deneyler yaptı. Bu arada, zehirlerin öldürücü dozlarını da araştırdı ve bulgularını yazarak derlerdi. Bu bulguların, zehirlenen birilerini ölmekten kurtardığı konusunda elde herhangi bir bilgi yok.
Tiryak diye anılan ve yaklaşık yüz farklı maddenin karıştırılmasıyla elde edilen karışık bir içecek, uzun süre her şeye karşı genel panzehir olarak kullanıldı. Tadı pek iyi sayılmasa da, bazı olaylarda hayat kurtardığı belirtiliyor. Romalı imparatorlar korunma amacıyla her gün düzenli olarak tiryak kullanmışlardı.
Ayrıca imparatorlar, yemeklerini yemeden önce başka birine tattırıyorlardı. Ama onlar da hükümdarlarının zehirlenmesine engel olamıyorlardı. Çünkü birçok madde, etkisini ancak yarım saat sonra gösteriyordu. Aristoteles'in öğrencisi Theophrastos, "akonitin"in, yani kurtboğan kökünden çıkarılan zehirli maddenin insanda öldürücü etkisini belirli bir zaman erteleyecek şekilde hazırlanabileceğini belirtiyordu.
Romalı hükümdar tam kadehi dudaklarına götürdüğü sırada Kleopatra ona engel olmuştu. Kraliçe "Seni öldürebilirdim." dedi, çünkü çiçeğin yapraklarına zehir sürmüştü. Marcus Antonius'un yüzü bembeyaz oldu. Kraliçenin doğru söylediğinden emin olmak için şarabı bir tutukluya içirtti ve adam öldü.
Hükümdarlar tarih boyunca, zehir bulundurmayı, satmayı ve kullanmayı ağır şekilde cezalandırdılar. Suçlu olduğu ve zehirle öldürdüğü kanıtlanan katiller, vahşice idam edildiler. Plutarkhos (M.S. yaklaşık 46-120), Persler'de, zehir içirerek insan öldürenlerin, kafası iki geniş taş arasında ezilerek idam edildiklerini bildiriyor.
Roma'da diktatör Cornelius Sulla, M.Ö. 81 yılında, kendi adıyla anılan "Lew Cornelia"yı yayınlattı. Bu kararname, kişilere, toplumsal konumlarına göre cezalar öngörüyordu. Seçkin sınıfa dahil olanlar kılıçla, sıradan vatandaşlar aslanların önüne atılarak, köleler ise çarmıha gerilerek idam ediliyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder